Vermezse mabud neylesin Mahmut
Vermezse mabud ne yapsın Mahmut
Vermeyince mabud ne etsin Sultan Mahmut
Her şey Yüce Allah`ın takdiri iledir. Kimine zenginlik, kimine darlık, kimine de ilim verir. Eğer Yüce Allah, bir kimseye geniş bir imkân, belirli bir yetenek ve zenginlik nasip etmemişse, kulun yapacağı hiçbir şey yoktur. Ne kadar çırpınırsa çırpınsın boşunadır, eline nasibinden fazlası geçmez.
Sultan Mahmut' un hazineleri dillerde dolaşırmış. İstanbul' un her semtinden dedikodu toplarlar, bunu Sultana iletirlermiş.Bir tanesi varmış ki, dedikleri kolay kolay yutulur şeyler değil. Her sözün sonunu da " Ahh, ahh! Hadi bıraktık hazine dairesini, bize azıcık verse ömür boyu yeter artar " dermiş. Sultan Mahmut bu adama için için öfkelenirmiş. bir gün huzura getirtmiş;
- " Bana bak! Sen böyle etrafta bilmeden ne atıp tutuyorsun? Bilir misin ki, ne yüklerin altındayız? Bilir misin ki, geceleri rahat uyumamaktayız?...." Padişahtan azarı işiten adam sus pus olmuş. iyice büzülmüş, çökmüş.
- " Bak, her lafın sonunu da Padişah bize yedirmiyor diye bitirirmişsin? " Artık kellesinden de korkmaya başlayan adam, kaçacak delik aramış.
- " Ben insaflı biriyim. Sana bir şans tanıyacağım. Ama sen de söylenmeyi bırakacaksın. " Adamla anlaşan Padişah, beraberce hazine dairesine gitmiş:
- " Kenardaki küreği al ve daldırabildiğin kadar dibe daldır. Kürektekiler senindir. İyi düşün hangisinden almak istersen oraya daldır küreğini. Bir kez şansın var. Ona göre! "
Padişahın sandığı gibi zalim biri olmadığını anlayan azardan yıkılmış ve gördüğü hazinenin muhteşemliği karşısında dili tutulmuş adam heyecanla küreğe sarılmış. Daldırabildiği kadar derine, çil çil altınların dibine daldırmış. Sevinçle küreği çıkarmış ki, bir de ne görsün? Küreğin üstünde bir tek altın parıldıyor. Meğerse adam heyecandan küreği ters daldırmış.
" Ee, gördün mü evlat, kazanmak o kadar da kolay değilmiş... Yapacak bir şey yok! Al o bir altını, git ve bir daha sakın arkadan konuşma. Vermeyince Mabut, neylesin Mahmut? "